.

phoenix
Herkeslerin uzağı vardı ben çok çağırdım
Benden önce bir kadını vardı herkeslerin

İnattım, hoyrattım, sallanan bir bakraçtım
Herkeslerin neşesinde ben hep sakardım

Bendeki rüzgârla açılanlar
Göğün aklından sarkanlar
Sizden ne alacaktım? Bıraktım ...

Deyin ki ağaç kovuklarında dolandım
Her çalılıkta yazgımı biraz kararttım
İnandığınız o hayrete ne yapsam varamadım
Herkesler tamdı bir ben olmadım
Bir çocuk düşerken ki gibi baktım
Dünya çok alçak bir yer
Uçmadım, uçmadım

BAKRAÇ - Gonca ÖZMEN

Ruhun şâd olsun Yunus

...
İşitin ey Yârenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misâli taşa benzer

Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
Nice yumuşak söylese sözü savaşa benzer
...

Yavrularım

Cıvıl cıvıl halleriyle her sabah günümü aydınlatan bahar güzellerim.
Şimdilerde bahçeye ekilip rahatça büyüyecekleri günleri iple çekiyorlar :)

(Hüsnüyusuflar ve Kadifeler)


(Hıdrellez Güzeli :) )


(Bunlar da nazlı balkon güzelleri)

Yoğurt

(Yoğurt makinesine bir alternatif olarak kavanoz)

Yoğurt, vücuttaki zehiri temizleyen, sindirim sistemi ve bağırsak dostu bir yiyecektir. Kalsiyum kaynağıdır.
Sıcak havalarda bir kase soğuk yoğurt uykusuzluğa ve hararete birebirdir.

Günümüzde süt ve süt ürünlerinin raf ömrünü uzatmak ve seri üretimde kaçınılmaz olan bir takım mikropları öldürmek amacı ile pastörizasyon işlemi yapılmaktadır. Bu işlem süt içerisindeki zararlı ve zararsız tüm bakterileri öldürür. Maalesef bu işlem sonucunda süt, gerçek kimliğini yitirir. İçeriğindeki bakterilerin ölmesi sonucu sindirimi zorlaşır. Kalsiyum bakımından çok fakirleşir. Sonuçta ortaya çıkan ürünün süte uzaktan akraba olduğunu ve yenmese daha faydalı olacağını söyleyebiliriz. Bu konuda internet üzerinde çok fazla araştırma ve bilimsel çalışma olduğundan, o işi ehline bırakarak gerçek bir yoğurdu nasıl elde edeceğimize geçebiliriz.

Geleneksel Yöntemler ile Evde Yoğurt Yapımı :

Yoğurdun hammaddesi süt olduğundan, yoğurt yapımındaki en kritik nokta da sütün kalitesidir. İyi bir süt ile yapılmış yoğurt, koyu kıvamlı ve lezzetli olacaktır.
Dolayısı ile öncelikle pastörize edilmemiş ve su katılmamış çiğ süte ihtiyacımız var.
Bu tarifte kullandığım süt Aysun Hanım'ın kızlarından. (http://aysunthesutcu.blogspot.com/)
Sütçü sütü temin edemeyenler günlük şişe sütlerini de kullanabilirler.

Öncelikle sütümüzü kaynatıyoruz. Bir cam kavanoza doldurarak soğumaya bırakıyoruz.


Yoğurt yapmanın en önemli ikinci kritik noktası ise mayalama sıcaklığıdır. Süt elinizi yakmayacak sıcaklıkta olmalı ama soğuk da olmamalıdır. Çok sıcak mayalama yapılırsa yoğurt ekşi olur, soğuk mayalama yapılırsa yoğurt tutmaz. Bu konuda iki yöntem önerilebilir;
Geleneksel yöntem : temiz elinizin serçe parmağını kavanoza daldırırsınız, elinizi rahatlıkla sütün içerisinde tutarak 10'a kadar sayabiliyorsanız ve eliniz yanmıyorsa süt mayalanma sıcaklığına gelmiş demektir.
Bilimsel yöntem : Süt 35-40 C sıcaklığında ise mayalanmaya hazırdır.

Yoğurdunuzun kaymaklı olmasını istemiyorsanız, mayalamadan önce bu aşamada ılınan sütün üzerinde oluşan kaymağı bir çorba kaşığı yardımı ile alarak sabahları kahvaltıda tereyağı yerine kullanabilirsiniz.


Eğer doğal yoğurt mayası bulamazsanız, maya olarak tava yoğurdu ya da organik yoğurt kullanmanızı öneririm. Bunların hiç birini bulamazsanız pastörize yoğurt ile de mayalama yapabilirsiniz. Bunun yoğurdun tadına ve besin değerine bir zararı olmaz yalnızca pastörize maya kullanılan yoğurt biraz yapışkan kıvamlı olur. Ama pastörize yoğurt kaynaklı yoğurt mayası da 4 veya 5. mayalamada doğallaşır ve doğal yoğurt mayası elde edersiniz.
Mayalama için 1 kg süte 1 çorba kaşığı maya yani yoğurt gerekir. Kasenin içine yoğurt ve ılınmış sütten bir kaç kaşık alarak çatalla çırpıp pürüzsüz bir ayran kıvamına gelmesi sağlanır.



Sonra bu karışım kavanozdaki sütün üzerine boşaltıp tahta bir kaşık yardımı ile iyice karıştırılır.


Üçüncü ve son kritik nokta : kavanozumuzu kesinlikle ve kesinlikle sarsılmayacak bir yere almamız gerekir. Üzerini ter yapmayacak şekilde bir peçete ve tabakla kapatıp, kalınca bir beze sarabilirsiniz.


Kışın 4,5 (Dört buçuk!), yazın 4 saat sonra sardığınız bezi ve kavanozun kapağını sarsmadan açmanız gerekiyor. Ancak kavanozu yerinden kımıldatmadan 2-3 saat daha bu şekilde hava aldırarak bekletmelisiniz. Yoğurdunuzu bu süre sonunda da yiyebilirsiniz ancak buzdolabında 6-7 saat daha dinlendirdikten sonra daha kıvamlı ve lezzetli olacaktır.

Afiyet, şifa olsun.

Çılgın Cumartesi

Geçtiğimiz cumartesi günübirlik bir Urfa turundaydım. Yorucu olduğu kadar keyifliydi de.
Sabah 7:05 THY Şanlıurfa - İstanbul uçağına binebilmek için saat 4:30'da uyanmam gerekti. (Ya uyanamazsam tasası ile pek uyuyamadığım söylenebilir :) )Günlük güneşlik Şanlıurfa sabahı daha uçaktan inmeden içimizi açtı.

GAP Hava Alanı'nda karşılanmamız pek bir şenlikli oldu. Yolcuların terminalden çıkışları ile birlikte davul zurna başladı. Rehberimizin açıklaması ile durum aydınlığa kavuştu, uçağımızdaki milletvekili adaylarının Urfa'ya inmesi şerefine düzenlenen bu kutlama, turumuz için neşeli ve dinamik bir başlangıç oldu.

Uçaktaki kahvaltının üstüne bir de yol üzerinde açık büfe kahvaltı aldıktan sonra artık Harran'ı gezmek için hazırdık. Harran yolunda bir düğün ve bir cenaze merasimine rastladık, GAP projesi kapsamında suya kavuşmuş yemyeşil buğday tarlalarını gördük.

(Harran Ovası)

Şanlıurfa Harran arası yaklaşık 45-50 km. Harran'ın sapsarı toprağı, taşları, kerpiç evleri, 12.000 yıllık üniversite ve kale kalıntıları arasında dolaşırken tertemiz havasını içimize çekip uzunca bir süre yetecek kadar oksijen depoladık.

(Harran - Üniversite Kalıntıları)

(Harran Kalesi - Kapılar)

Urfa'ya dönüş yolunda hepimiz çok yorgunduk, bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru arabamızdan yarı uyuklar halde keyifle seyrettik.

Öğlen yemeğimizi Cevahir Konukevi'nde aldıktan sonra Balıklı Göl, Aynızeliha, Halilürrahman Camii, Hz. İbrahim makamı ve bu güzel mekanların çevresinde fışkırmış yemyeşil baharı seyretmeye koyulduk.

Efendim gerçi biliniyor ama bir de benden dinleyin Balıklı Göl'ün hikayesini :
Rivayete göre İbrahim Peygamber döneminin zalim hükümdarı Nemrut, putperestlikle mücadeleden vazgeçmeyen Hz. İbrahim'i ateşe atmaya karar verir. Urfa kalesine iki büyük sütun diktirerek bunların arasına bir mancınık inşa ettirir. Hz. İbrahim işte tam şu aşağıda gördüğünüz sütunların arasından, günlerce yakılarak kızdırılımış büyük bir yangının içine fırlatılır. Ama Hz. İbrahim daha yangının içine düşmeden ateşe ilahi bir emir gelir, "serin ve selametli" olması söylenir. Bunun üzerine o koca yangın bu gün bile hayran hayran dolaştığımız Balıklı Göl'e, içindeki odunlar da balıklara dönüşür.

(Urfa Kalesi ve sütunlar)
Balıklı Göl gerçekten ismi ile müsemma, içi silme balık dolu bir göl. İçinde 20cm ile bir metre arasında irice sayılabilecek balıklar var. "vay bu balıkların bir tanesi ile bir aile doyar" hesapları yaparken duyduk ki Urfa halkı bu balıkların kutsal olduğuna inanıyor. Hatta yenmek üzere avlanan balıkların yılana dönüştüğüne dair şehir efsaneleri dolaşıyor. Biz de bu söylentilerden etkilenerek 50 kuruşa bir kutu yem aldık, niyetimizi tutup balıkları besledik :)

Balıklı Göl'den sonra isotçular pazarında, bakırcılarda alışveriş yaptık.
Gümrük Han'da merengiç kahvesine doyamadık.

Kahve diyince mırra dan söz etmemek de ayıp olur. Yapımı konusunda fazla bir malumat elde edememekle birlikte sadece kahve çekirdeğinden değil kahve çekirdeğini ve başkaca bir tohumu birlikte öğüterek hazırlandığını öğrendim. Naçizane kendi çapımda bir kahve tiryakisi olarak şu ana kadar içtiğim en sert kahve olduğunu söyleyebilirim.Zaten yudum yudum içiliyor, fincanla servis edildiğine bakmayın, içine bir bilemediniz iki yudumluk mırra dolduruluyor. Ciddi bir ayıltma, dinçleştirme etkisi var, öğlen yemeğinden sonra bizzat tecrübe ettim. Mideyi çok rahatsız etmiyor. Aşağıdaki şekildeki usulle servis edilen mırra yı içtikten sonra aman da aman fincanı masanın üzerine bırakmayın. Yoksa ya içini altın doldurmak ya da servis yapan delikanlıyı evlendirmek durumunda kalabilirsiniz. Bunlar da Urfa adetleri işte :)

(Mırra)

Eve dönme vakti gelmişti. Arabamıza binip hava alanının yolunu tuttuk.

Dönüş yolunda Narlıdere mevkisinde gördüğümüz yeni yapılan betonarme binalar üzerinde yorumlar yaparken, rehberimiz bu bölgede eskiden büyük nar bahçeleri olduğunu ancak tüm nar ağaçlarının kesilerek yerine bu binaların dikildiğini anlattı. Bu esnada önünden geçtiğimiz Nar Heykeli şeklinde tasarlanmış havuzu gören kardeşimin "soykırım anıtı" benzetmesi çok yerindeydi.

Akşam 21:00 THY Şanlıurfa - İstanbul uçağı havalandığında bu cennet diyar çoktan gecenin içerisine saklanmıştı bile.

Velhasıl-ı kelam biz Dost'un diyarını çok sevdik, anılarımıza cennetten bir köşe olarak kaydettik, yine ziyaretine gitmeyi çok isteriz. Dileyenler, merak eden ve imkanı olanlara güneydoğumuzun bu güzel şehrini görmelerini de can-ı gönülden tavsiye ederiz.

(Aynızeliha)

Meraklısına Notlar :
Turumuzu THY acentesi Cahit Bey ayarladı. Kendisine şu telefondan ulaşabilirsiniz:0506 973 46 68 Güney Doğu Anadolu turları düzenliyorlar. (Saygılı ve anlayışlı rehberimiz Yusuf'a tekrar teşekkürler. )

Nisan - Mayıs ve Ekim ayları Urfa'ya gitmek için en uygun dönem. Yazın çok sıcak oluyormuş. Ayrıca Eski Urfa (yani Balıklı Göl ve civarı) hafta sonu turlar nedeni ile çok kalabalık oluyor. İmkanı olanlara hafta içi bir gün gitmelerini tavsiye ederim.

Urfa'dan bakır ürünler, isot, biber salçası, nar ekşisi ve nar pekmezi alabilirsiniz. Fiyatlar oldukça uygun.

Alışveriş yaptığımız yer : Karalök Ticaret - İsotçu Pazarı No : 38 - 0414 215 34 07
Yöresel konaklama ve yemek için : http://www.cevahirkonukevi.com/